
“Beni kuzum Datça’ya gömün
Geçin Ankara’yı İstanbul’u!
Oralar ağzına kadar dolu
…
Dediğim gibi beni Datça’ya gömün
Şu deniz gören mezarlığın orda,
Gömü sanıp deşerlerse karışmam ama!
Can Yücel
Bu şiiriyle Otel Mavi Beyaz’ın duvarını süsleyen, her ziyaretçinin fotoğraf anılarında yer alan, Can Yücel Datça aşığıdır. Ömrünün son yıllarını havası, suyu şifalı, huzuru bol Datça yarımadasında geçirmeyi tercih etmiş. Tıpkı Strabon’un sözüne kulak verir gibi; “Tanrı yarattığı kulunun uzun ömürlü olmasını isterse Datça yarımadasına bırakır.” Ve “Vasiyet” şiirinde istediği gibi sonsuza dek bu güzellikte kalmayı istemiştir.
Her yörenin özdeşleştiği bazı güzellikler ve özellikler vardır. Can Yücel’de insanıyla, doğasıyla sevdiği, şiirlerine konu ettiği Datça ile özdeşleşmiş değerli bir yazar ve şairdir.
13 yaşından beri yazdığı şiirlerle birçok edebi eser bırakan, aynı zamanda siyasal konularda da ürün veren, William Shakespeare, Federico Garcia Lorca gibi büyük yazarların eserlerini Türkçe’ye kazandıran Can Yücel; eserlerinde duyarlılığın ağır bastığı yalın dili ile dikkat çekmiştir.
Doğaya olan sevgisini en yalın hali ile aktarırken, hayata ve insanlığa dair düşüncelerini de eğilip bükülmeden dobra dobra söyleyen muhalif bir şair olarak bilinir.
Datça’ya uğradığınızda en merak edilen, son zamanların en trend ziyaret noktası haline gelen Eski Datça’yı görmeden geçmek istemeyeceksiniz.
Çiçeklerle bezeli, Arnavut kaldırımından oluşan kıvrımlı dar sokaklarında gezinirken, örme taş duvarları ile yapılmış, beyaz, mor, fuşya begonvillerin taçlandırdığı, renkli sokak kapılarına sahip Eski Datça evlerini göreceksiniz.
Son yıllarında Eski Datça’yı ve hemen girişinde yer alan muhtar Orhan Baba’nın kahvesini kendine mesken edinen Can Yücel’in evi de buradadır. 2 göz bir odada şiirlerini ürettiği evi şu an ailesine ait özel bir mülktür.
12 Ağustos 1999’da Datça’da vefat eden, şairin kütüphanesi ailesi tarafından her ölüm yıldönümünde ziyarete açılmaktaydı. Ancak 2011 yılında mezarının saldırıya uğrayıp, mezar taşının kırılması sonrası bu kararlarından vazgeçmişlerdir. Ne üzücü ki bu nedenle; şiirleri ile duygularımızı dile getiren, dizelerine şarkılar uyarlanan, ölümsüz eserlerini yarattığı evini ziyaret etme şansımız kalmamıştır.
Şuan mevcut olan anıt mezarı heykeltıraş Mehmet Aksoy eseridir. Yeni doğan bebeğin hayat ile olan bağlantısını tasvir eden mezar taşını görmenizi tavsiye ederiz. Ve üzerinde yer alan, bizlere de son vasiyeti olan “Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi” mısralarını.